Şimdiye kadar müdürüm diyen gördüm evet ama genellikle müdür bey derler. Bu muhabbeti ego kaynaklı olabilir

cinslik yapmış. ben şube müdürüne abi diyorum diğer amirler yoksa :D ama genel müdüre genel müdürm diyorum mesela. bir zorunluluk yok diye biliyorum. x bey diyince alınanları da gördüm ben. herkes manyak.

tartismada hakli da olsan, müdürüm demeliydin bana kalirsa. yazılı hükümler olmasa da teamüller söz konusu.

usül, asıldan önce gelir..

Müdürüm be ya. Müdür bey deyin geçin.

Ben de memurluk Yaptim, mudurum kural degil. X bey, y hanim da denir.

Durum nedir hocam, konuştunuz mu

bugün kendisinden önce durumu başkana ilettim. haksız yere suçladığını, yapılan suçlamaların açıklamarını yaptığımı, yaptığım açıklamaları bile dinlemediğini, ben açıklama yaptıkça da ses tonunu yükselttiğini söyledim. daha önce vatandaşın önünde çalıştığımız kurumu ve diğer müdürleri kötülediğini, bu tip tartışmaların sadece benimle değil kurum içindeki birçok kişiyle yaşadığını söyledim.

başkan da bu konuda bana şikayete gelen ilk değilsin emin ol, zamanı gelince ben gereğini yapacağım dedi. zamanı gelince göreceğiz :)

doğru. özgürlükler ülkesi mi sanmıştın küba'yı?

Dogru. Cevirilerim icin kubali birinden yardim aliyordum, sinirli erisim oldugundan sadece is yerinden bahlanabildigini soylemisti.

en.wikipedia.org

youtu.be bu video her şeyi açıklıyor.

internet erisimi ABD ambargosu nedeniyle pahalı mal edildiği için yüksek ücretli. ve sinirli erişim var. Bilinçli sansür yok.

Küba'yı yasak ülkesi gibi göstermek, ABD kapitalizminin yalanı. Küba'yı dize getiremedikleri icin boyle ucuz algı oyunları yapiyorlar

gitmiş arkadaşlar varsa daha net bilgi vereceklerdir ancak ben bildiğim kadarıyla yazayım.
Öncelikle bir şeyin yasaklanması için öncelikle var olması gerekiyor. küba'nın elli yıldır amerikan ambargosu altında olduğunu ve internet üzerindeki abd tahakkümünü göz önünde bulundurmak gerekir.
Bu nedenle küba 2-3 sene öncesine kadar uydu bağlantısı ile internete erişebiliyordu çünkü okyanus altındaki fiber optik kablolardan yararlanamıyordu. bu da yavaş&pahalı bir yöntem. yanılmıyorsam venezuela ile ortak bir proje yapıp yüksek hızlı internete erişebildiler en son. Dolayısıyla zaten kolay erişebilir bir kaynak değildi. yasak olduğunu ise giden hiçbir tanıdığımdan duymadım. google'ın verilerine bakınca bile, 2015 itibarıyla internet kullanımı %31 görünüyor. Türkiye %53.

eski hatun gitmişti küba'ya amk şu tip romantikleri de hiç sevmem. adamlar açlıktan bokunu kemiriyolar ayhhh qübaaaaa diye geziyor bizimkiler. neyse bizim mal da gitti işte 5 gün kaldı 10 dk falan mesajlaşabildik toplasan.

kimse küba'nın bolluk içinde yaşadığını söylemiyor. lakin görünen o ki, zihinsel gelişim için gerekli besini türkiye'de de temin edemeyebiliyor insanlar.

yanlış olduğu giden herkes tarafından belirtilmekte. bir de buranın goygoycularinin kübada bok kemiriyollar diktatör gitttt diye inliyorlar hepsi sıtmalı geziyor geyiği var. internet yalanıyla aynı minvaldedir.

Cevaplamak için sosyalist mi olmak lazım? Neyse öyle gibiyim de sorun yok. Küba'da internet yasak değil ancak saati 2 Dolar gibi bir tarifesi olduğundan yasak da denebilir. :D

Fiyatının yüksek olması imkansızlıklardan ötürü de olabilir, halk kolay kolay internete ulaşamasın düşüncesi de olabilir. Onu bilemem.

yasak falan değil. ambargo nedeniyle her yerde yok sadece. küba'da özel sektör olmadığı için devlet satın alabildiği kadarını kullanıma açıyor.

temel gıdanın, eğitimin, sağlığın ücretsiz olduğu bir ülkeye "açlıktan bokunu kemiriyorlar" diyen "sevgili yazar"a bakma sen. bu "sevimli şey"in aç olarak görmediği ülkelerde millet çöpten yemek topluyor. küba'da halk fakir ama aç değil.


edit: moderatör sansürü uygulandı.

dyson'ı vatan'da falan gösteriyolar canlı canlı, diğer çekme performanslarını deneyebilirsiniz. çok öneriyorlar ama benim bütçem o kadar çıkmadığı için alamadım.

philips marathon ultimate de çok öneriliyor. tüy için özel başlıklı modelleri de var sanırım.

ben fakir veyron turbo öko aldım, tüy fırçası var. tüyleri iyi çekiyor diyebilirim ama fiyatına oranla diğerleri kadar performansı yok gibi.

sözün özü param olsa dyson alırdım, galiba geçtiğimiz aylarda yeni modelleri de çıktı. dyson temizliğinin kolay olmasıyla övünüyor bu arada.

Miele Cat and Dog en iyisi. Dyson'ın çekim gücü iyi değil. Pişman olmazsınız, halıyı resmen emiyor.

Dyson cekis gucu fiyatina gore cok az ve yetersiz kaliyor. Magazada deneyip karsilastirdim ve almadan once epey arastirmistim. Bende philips marathon ultimate var canavar gibi tavsiye ederim.

Vay be dyson i piyasanın en iyisi sanıyordum yanılmışım. Mieleyi duymamıştım bile. Çok teşekkür ederim. Başka önerisi olan varsa onları da duymak isterim :)

consumer.nilfisk.com.tr

reina zengin kesimin takıldığı bir gece kulübü değil mi, ekşici ne arasın orda.

@juninho77 her biri en az 5000 tl maaş alan ekşiciler için mi söylüyorsun bunu:)

Bir tane vardı. Ben okurken gördüm. Ama nickini hatırlamıyorum.

sonu nur ve su ile biten her türlü ismi eleyin bence.

tek başına sahra güzel geliyor kulağa mesela.

önerim yok ama nurhayat buram buram teyze kokuyor

Illa nur dememiz gerekiyor mu?

Uc isim oneriniz de bence cok kotu ama eger muhafazakar bir aileyseniz size uygun gelebilir bilmiyorum.

Ornekleri gormeden once eftelya diycektim yunanca denizkizi demek ama pek koyacaginizi dusunmedim simdi. Elif koyun bari her dönemde guzel bi isim

Mihrace bence çok güzel bir isim. Madem dini tabanlı bir isim vermek istiyorsunuz, bu isim bence çok güzel olur. Ve ayrıca çoğu kimsede de yok.

Ayşe güzel.

Muhafazakar bir isim olsun dini anlam ifade eden bir isim olsun diye bir kaygımız yok sadece hatırası kalsın diye nur içeren bir isim için fikir yürüttük

Annenizin hatırasını çocuğunuzun üzerinde yaşatmak zorunda değilsiniz. Nurhayat demode bir isim, yavrucağı düşünüp daha modern bir şeyler arayın bence.

meb+1 küçük yaşta nur'lu ağır isimler vermeye gerek yok. Ayrıca doğru ya da yanlış belli bir kesime yönelik olduğu bilinen isimleri de şu dönemde vermeye gerek yok, neyin ne olacağı belli değil. Nurhayat ismi ağır ve yaşlıca bir isim olmakla birlikte anneanne babaanne dede isimlerinin tek başına ya da ikinci isim olarak verilmesi önerilmiyor bazı nedenlerden dolayı.
Bence de Elif güzel ama biraz sık kullanılıyor ama o da güzel olduğu için

Bu arada iki kuzenime ve kuzenimin çocuğuna isimlerini ben koymuştum (Aylin, Fatoş, Efe) şimdi kendi çocuğuma gelince kilitlendi kaldım çok garip

defne
demet
yasemin
ipek

Hayat çok güzel isim yalnız. Bi de nükte diye isim gördüm o da hoş geldi. Bahar güzel çiçek güzel...

hayat koymayın allaseniz, ilerde hayat kadını diye espri yaparlar çocuğun psikolojisi bozulur malum çocuklar acımasızdır.

hayrünissanur.

Fatoş kötüymüş. İsim işini bırak bence de sen.
Ayla, Hale, Selen, Simay gibi Ay'ı çağrıştıran isimleri
öneriyorum. Kötüsü pek yok.

Sudenaz, Gökçenaz... diyesim geldi sizin için.

Defne
derin

Nurlu isimler hiç güzel değil. Sahra olmazsa Sare olsun.

Güneş öneriyorum

ayse ismini ben de cok severim.

aylin
nazlı
asya

illa istiyorsanız sonuna nur ekleyebilirsiniz.

nurmine

müge
seda
selen

Lütfen bu tip teyze isimleri koymayın çocuğunuza. Eniştem de tutturdu annemin adını koyacağım diye kızına Emine ismini koydu, kendisi şu an resmen Pelinsular ve Berkecanlar ile dolu bir sınıfta tek tabanca Emine olarak kaldı. Üzücü.

Benim önerim; Asya, Duru, Ece. Kızım olsa bu üçlüden birini verirdim. Çok temiz, tınısı güzel anlamlı isimler.

Mavi çok güzel geliyor bana.

defne
yasemin
zümrüt

Defne, Melis, Ayça, Gökçe, Buse, Begüm, Sinemis, Dinemis, Selen

Hayrunisa, Emine, Fatma, Rabia, Rumeysa....

fatoş ismini mi koydun kuzenine? bence sen isim verme işini acilen bırak.
saydıklarından nurbanu olabilir.

Dide Nihan

Tek başına sahra koyabilirsiniz. Ya da çok istiyorsanız sadece nur koyabilirsiniz. Verdiğiniz isimlere yakın Mina geldi aklıma.

Bence Asya gayet hoş ama siz sever misiniz, bilemedim.

eylül
kardelen

hare olabilir, nur yuzlu bir insani cagristirdigi icin...

Arden

Umay

Aylin

aleyna olabilir. ileride herkes onu parmakla gösterir.

öykü

Irmak ya da İdil

afitapnur.

Hüma
Gevher
Gülden
Aslı Nurdan

ayrıca Nurhayat çok güzel bir isim. ama Sahra pek değil. çocuğunuza çöl gibi olumsuz çağrışımları olan bir isim koyacağınıza Nurhayat gibi güzel bir isim koyun. Ayrıca anne ve baba Nurhayat'tan memnunsa doktora ve bize laf düşmez.

Allah analı babalı büyütsün.

Nurhayatın nesi kötü lan.. Ne çok ciks varmış. Neyse, defne +1 diyerek uzaklaşıyorum.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

m.youtube.com

www.youtube.com

ilk çıktığı günden beri hala:
simge - yankı : www.youtube.com

www.youtube.com

m.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

şu ikisini loop'a alıp bi 70'lik gebertebilirim. hatta bu gece öyle yapayım ben en iyisi

First fires: www.youtube.com

www.youtube.com

Castanets - No Voice Was Raised
www.youtube.com

The Whitest Boy Alive - Done With You
www.youtube.com

Ed Harcourt - Parliament of Rooks
www.youtube.com

Gus Black - Love is a Stranger
www.youtube.com

Chromatics - The River
www.youtube.com

Tindersticks - Show Me Everything
www.youtube.com

Dread sovereign - Shearwater
www.youtube.com

Old Abram Brown - Your House on the Hill
www.youtube.com

Klip konusunda pek yardımcı olamadım kusura bakma.

vadeliye az para atın o zaman. vade bozulursa devamli zaten getiriden cok, götürü olur.

karttan cekilen para vadesiz hesaptır. sıkıntı olmaz.

bıraz vadeliye atın. bir kismini da eski adı B TIPI LIKIT FON olan para piyasasi fonunda degerlendirin. cesitlendirin.

Vadeli hesapta para tutmak bana hiç mantıklı gelmiyor. Yerinizde olsam her ay 1000 liraya bankadan döviz ve altın alırım. Dolar ya da euro bundan sonra düşecek mi? Tabiki Hayır, belki 1 sene sonra 4 lira bile olur. Bu yüzden vadeli mantıklı değil. 1000 lira zaten ayda 10 lira ya getirir ya getirmez.

valla ister vadeli yapin isterseniz de dolar - euro alın, banka o parayi orada tuttugunuz icin de kesinti aliyor. yani işletse bile. getiriler vadeli de olsa ya da farkli para birimi bile olsa çok az. çok paranız varsa bankalar size özel faiz veriyor ama damlaya damlaya göl olur misali olduğu için yatırım işi siz de parayı kenara atın ve unutun.

bazıları ezik olduğunu düşünür diğerleri kibirli.uyaran biri çıkmadan bakmaya alışsan iyi edersin.

ben ya da karşı taraf konuşurken göz kontağı kurmamak beni rahatsız edeceği için ben elimden geldiğince muhatap olduğum kişiyle göz kontağı kurmaya çalışırım.

diğer türlü pek dikkate al(ın)mıyormuş gibi duruyor çünkü.

İnsanların gözlerinin içine çok uzun bakıyorum. Çoğu kişi bundan rahatsız oluyor ama ben böyle alıştım. Yüzüme bakmayanla konuşmam.

Evet. En iyi ihtimalle kaba olduğunu düşünüyorlardır.

Siktigimin arizasi diye dusunurum

Sictigimin arizasi diye dusunurum.

neden bakmıyorsunuz mesela? bir sebebi var mı; çekingenlik, hoşnutsuzluk vs..

şuan düşündüm de, birisi benim yüzüme bakmadan konuşuyorsa "başka birşey düşünüyor" diye düşünüyorum, yani bana tam dikkatini vermediğini varsayıyorum sanırım. ama göz kontağı kurarsa daha iyi bir iletişim sağlıyoruz gibi hissederim.

ben konuşurken benim yüzüme bakmayan bir insan ile konuşmaya devam etmem. net. ne diye laf anlatacağım onun gibisine ya? ya beni iplemiyor, o an başka şeyler düşünüyor ya da yüzüme bakamayacak kadar ezik diye düşünürüm açıkçası.

Esya taksidi ve kredi odemesi varken araba kredisi gereksiz diye dusunuyorum. Cocuk geliyor diyorsunuz, aldiginiz esyanin odemesi bitmemisken cocuk sahibi olmak icin erken. Odemelerini yaptiktan sonra geriye kalan para bir ciftin konforlu bir sekilde yasayabilmesi icin az bence. Tabi bunlar benim fikrim.

Kredi ve esya taksidi 2-3 aya bitiyor.

Araba b sinifi, ekonomik bir araba.

Cocuk icin tum alisverisler, masraflar halledildi. Bir tek dogumdan sonraki bez vs masraflari olacak iste.

hali hazırda düz bir hesapla elinize 2300 kalıyor. bundan aidat fatura vs düşülmedi. e çocuk geliyor diyorsunuz. bu çocuğun da bir masrafı olacak. maması, bezi, üstü başı, doktoru v.s. eşya taksidi ve kredi tez zamanda bitiyordur umarım. kolaylıklar dilerim.

edit: bir üstteki cevabınızı şimdi okudum. hiç fena değilmiş durum o zaman. şimdiden allah analı babalı büyütsün:)

Bence gayet mantıklı. Çocuk öncesi arabanın aradan çıkması iyi olmuş. Huzurla büyütün.

Araba hata degil, cocuk geliyorsa mecbur. Ama cok gideriniz var. Bu kadar odeme var esyalari teker teker alirdim ben, gerekirse 2. el bile alirdim. 500 odediginiz krediyi ne icin cektiniz bilemem ama cok hayati degilse onu da cekmezdim ben. Cocuk gelince cok daralacaksiniz.

Gelirinizin %20'sini biriktirmeniz gerekir. Krediler bittikten sonra her ay köşeye atın. Paranızı yönetemiyor nereye harcadığınızı bilmiyorsanız para biriktirmek imkansız hale geliyor. Para yönetimi ve bütçe uygulamalarını telefonunuza indirin ve gün gün nereye ne kadar harcadığınızı not edin.

müslüman cevabı vermeye geldim: infak edip sadaka verirseniz eviniz bereketlenir.

yavrunuzu da Allah analı babalı büyütsün, hayırlı bir evlat eylesin.

gayet iyi gidiyorsunuz.

Ev için çok acele etmeyin. Ama içine girip oturabileceğin ve ödediğin kirayı çok geçmeyen bir ev bulursan kaçırma tabi. 10 yıl boyunca ödeyeceğin için kendini şuanki gibi bir döneme sokmuş olacaksın.

Ev için gelirinizin biraz daha artmasını ya da giderlerinizin azalmasını bekleyiniz.

%10 civarıdır bence. daha fazla olduğunu düşünmüyorum. ülkenin tamamı istanbullu kafa yapısına sahip değil sonuçta. bu ekşi sözlük'e bakıp türkiye'de çok medeni, açık fikirli, cinsiyetçilik ve homofobi karşıtı insan vardır demek gibi olur. yani kendi çevremizden yola çıkıp genellememeliyiz bana kalırsa.

suradan tahmin et:


alkislarlayasiyorum.com

Bence fikrini söyleyen dinsizler %10 dur. Bir de etrafımızda bunu söylemekten korkan ve onlar gibi davrananlarla toplarsak minimum %20 dir

en dinsiz gibi davrananlar bile biraz sıkıştırıldığında aslında inandığından bahsediyor. yani benim karşılaştığım durum hep böyle oldu. üstelik ülkenin batısı bu. ama şöyle bi ortalama yapabiliriz bence; ülkenin batısında %15, doğusunda %5 olmak üzere ortalama %10 dinsizdir gerçekten. bir de dinsiz gibi yaşayan ama kendisine itiraf edemeyen bir güruh var. yani bu konuda net bir ayrım yapılabilecek bir ülke değiliz. büyük çoğunluk ne olursa olsun rahat rahat ben ateistim diyemiyor.

Ben inanmıyorum ama ailem ve akrabalarımdan kimse bilmiyor. Bilmelerine de gerek yok bence. 2 arkadaşım inanmıyor onların da aileleri bilmiyor.

Bence de %5 civarındadır KONDA anketinden yola çıkarak mobil.hurriyet.com.tr gerçek düşüncesini saklayanların % 2 civarında olduğunu düşünüyorum.

5.5 milyon ateist olduğu söyleniyordu. bence 90'lılarda ateist daha fazla bencede.

insanlar doğum günümü bilmez söylemem, sosyal medyada da göstermem bunu. sevmiyorum bu tip olayları. annem bile kutlamaz, hatırlamaz çünkü orası ayrı ama kırılmıyorum yani özetle.

ha kutlayana da niye kutladın demiyorum tabi, ben kutluyorum başka insanlarınkini mümkün olduğunca.

16 senedir annem hatirlatmasa ciddi anlamda kendi dogum gunumu unutuyorum. bu sebeple sahsen hic takilmiyorum, diger gunlerden cok farksiz.

Önemsiyorum, kutlanınca mutlu oluyorum. Kutlamayanlara tavır almam ama yakın arkadaşlarımdan falan unutan olursa bi burulurum yani.

6 şubat doğum günüm, hepiniz kutlayın tamam mı.

kutlamayanlara tavır almıyorum unutulabilir ya da bilmiyor olabilirler ama kutlanınca hoşuma gidiyor. e biraz yakın arkadaşlarım kutlasın diye bekliyorum, kutlamazlarsa üzülüyorum az.

Önemsiyordum ama aynı anda çok da saçma buluyordum. Önemsememek için doğum günümü saklamaya başladım. Bir şekilde bilip kutlayan çıkınca mutlu oldum. Gerisi hikaye bence.

Önemsiyorum. Kutlayanlarınkini kutlamaya özen gösteriyorum. Kutlamayanlar da çok yakınımsa kırılırım ve tepkimi gösteririm; yakınım değilse yine hafiften kırılırım ama doğum gününü kutlamamak dışında tepki göstermem.

Yok, hiç önemsemiyorum ya da tavır almıyorum. Kutlanınca 'Hehe, sağ ol' diyorum, 3-5 saniyelik mutluluk oluyor da, önemli bir olay da değil. Geçen doğum günümde sabah kalktığımda Facebook'ta birtakım kişiler kutlamışlardı, 20 kişi falan sanırım. Ben doğum günümü zaten unutmuşum. Kalktığımda 20 civarı bildirimi görünce 'Eyvah, bir şey mi oldu acaba? Neden böyle olay oldu?' diye yüreğime indi, doğum günüm olduğunu anlayınca rahatladım ama o yarım dakika elim ayağım titredi. Kim kutladı, kim kutlamadı unutuyorum ki zaten :)

önemsemiyorum. çoğu kişi bilmez.

ama yine de uyandığımdan itibaren o gün bütün dünyanın bana bir sürprizi varmis gibi hissediyorum hiçbir şey olmuyor :D

kutlanınca çok mutlu ve mahcup oluyorum, eziliyorum büzülüyorum neden acaba.

Ben herkesin doğum gününü bilirim ve kutlarım. Facebook'tan öğrenme filan değil biri sorsa ilkokul arkadaşın Kadir ve Mustafa'nın doğum günü ne ya da liseden Merve'nin doğum günü ne deseler hemen söylerim. Ama benim doğum günümü hiç kimse hatırlamaz.

Bu yıl bu yüzden arkadaşlarım ile kavga ettim. Konuşmuyoruz. Benden 2 hafta sonra doğum günü olan birine bir hafta önceden plan yapıyorlar ve beni de çağırıyorlar. Tabiki gitmedim ve yüzlerine çemkirdim.

Çok üzülmüştüm.

Kadir 23 Mayıs'ta, Mustafa 6 Haziran'da ve liseden arkadaşım Merve 12 Mayıs'ta doğdu.
Başak burcuyum.

Kutlama derken organizasyon ise gerek yok fakat bir mesaj isterim tabii. Kutlamayana da bir şey demiyorum, tavır almıyorum.

Kutlanınca hoşuma gidiyor . Ama kutlamayanlara tavır almıyorum . Kimse kutlamak zorunda değil .

Ben kendi dogum gunumu kutlamiyorum. İs yerinde pasta vs kestirmiyorum.

Birkac kisinin kutlamasi disinda takmiyorum

Sevgilim ve ailem dışındakileri takmıyorum zira ben de onlarınkini kutlamam. Doğumgününü sosyal medyadan ögrendigim insanı neden önemsiyormuş gibi yapayım? Aynı yapayliktan hoşlanmadığım için sosyal medyada benim de yoktur doğumgünüm falan.

Çok yakınlarım dışında (ki 3-4 kişi falanlar) kişilerin kutlamamasını hiç önemsemem. Zaten pek kimse bilmez benim doğum günümü. Parti vs. olaylarına tümden uzağım zaten, en son ilkokul 4. sınıfta bir topluluk ile kutlamıştım doğum günümü. Pasta kesilmesi, hediye alınması vb. şeyler hoşuma gitmiyor. Yalnızca doğum günü kutlamaları için değil, her türlü kutlama mesarimi için aynı şeyleri hissediyorum. Bana çok yapay ve çocukça geliyor böyle şeyler. Ne bileyim kazık gibi bir insanın (20-30 yaşlarında) bir cafeyi kapatıp çılgınca doğum günü kutlaması falan bana çok komik geliyor. Bence sadece çocuk iken olmalı böyle şeyler, bir yaştan sonra çok eğreti görünüyor.

Öte yandan, yukarıda da dediğim gibi çok çok yakınım olan, değer verdiğim insanlar doğum günün kutlu olsun deyince seviniyorum tabii, mutlu oluyorum. Sonuçta robot değilim, olumlu bir şeyler hissediyorum o anlarda. Ancak geri kalan herkes kutlamasa da olur çünkü ben de onlarınkini kutlamıyorum.

Kutlandığında mutlu olurum ama kutlamayanlara tavır almam çünkü ben de herkesin doğum gününü unuturum ve kutlamam doğal olarak. Facebook kullanmadığım için sadece kendi hatırlayanlar kutluyor mutlu olma sebebim bu sanırım yoksa pek bi olayı yok benim için öyle organize kutlamalardan hoşlanmam zaten.

Ya ben bilmiyorum. Pek kutlayan olmuyor zaten. Yıllardır da zaten kimse benim için böyle bi doğum günü kutlaması işine girmedi. Unutuluyor genelde, ben bile sonradan fark ediyorum gün ilerleyince veya akşam olunca.
Pek tadı yok. :)

tipik ağır vaka başak burcu olduğumdan ortaokuldaki aşkımın doğum gününü bile hatırlayabilirim aahah
ama kutlanmasını beklemem istisnalar dışında kutlamam. ama kutlansa hoşuma gider. zaten herkes de hatırlamıyor. hatırlayanlar zaten benim için özel insanlar. ama hatırlamazlarsa da canları sağolsun çok şeyyapmamak lazım.

Doğum günlerinden nefret ederim.

Önemsiyorum, doğum günü güzel bir şey, benim için önemli biriyse unutmasın doğum günümü ben de onunkini unutmam. Ama normal arkadaşım unutursa sallamam, olabilir ben de onunkini unuturum muhtemelen.

Doğum gunlerini onemserim. Hem kendiminkini hem baskalarinin dogum gunleri. Bir kere ogrenirsem kolay kolay unutmam alakasiz cok kisinin dogum gunu aklimdadir. Sevdigim biriyse de kutlarim. Benim her sene unutmayip kutladigim biriyse ve benim dogum gunumu kutlamamissa bozulurum. Yani onemsedigim birkac kisinin onemsemesini bekliyorum acikcasi. Gerisi mühim degil.

valla cool bi şekilde umursamıyorum demeyi isterdim ama önemsiyorum. tabii kimseye küsmem, hayatın koşuşturması içinde unutulabilir ama en azından daha sonra "ya kusura bakma unutmuşum" demesini beklerim. gene de büyütmem öyle.

önemsemiyorum. hatta tanımadığım bir numaradan doğum günü kutlaması gelince "bu da amma işsizmiş" diye düşünüyorum.

askere git.

evet.
evet.

ek'e cevap; bilmiyorum. çözülebilir olsa gerek.

aynen. çare askerlik.

muhtemelen evet, vücudunu alıştırmışsın çünkü.
çözülür, vitamin takviyesi alabilirsin bunun yanında.
spor bu sorunu çözüyor kısa sürede. sırt ve boyun kasların hareketsizlikten zayıflamış, muhtemelen ondandır.

çözüm basit.

spor, spor, spor.

Başınız önde durmasına forward head posture(baş önde postür) deniyor. Doktora ya da fizik tedavi bölümüne giderseniz egzersiz verirler. İnternette bununla alakalı video ve yazılar var.
Hemen spora başlayın, boyun ve sırt kaslarınızı güçlendirmeniz gerekiyor.

spor +1

telefonla arayıp nereye bırakman gerektiğini söyleyecekler, oraya bırakırsın.

@st curse,

30 günde bir yenilenen ne demek? Vadesi 30 günlük olan mı yani?

vadeli mevduat para kazandırmaz, enflasyona karşı koruma sağlar. yani alım gücünüz azalmaz ama artmaz da.
ben yarısını dolarda tutuyorum yarısını altında tutuyorum.

"vadeli mevduat para kazandırmaz, enflasyona karşı koruma sağlar." +1

dolar al. sadece enflasyona karşı değil ülke batmasına karşı da güvende olur.

Ben enpara'da dolar olarak biriktiyorum.

30 gün vadelide tutmanın dezavantajı parayla vade sonuna kadar oynayamamak.
Doların bariz artacağı belliyken faiz gelirinden olmamak için tl de kalmak zorunda kaldım.
Dolar bu süreçte yaklaşık 3 kat daha fazla gelir getirdi.
O yüzden enparanın birikim hesabına attım bu ay.
30 gün vadeliye göre daha düşük günlük faiz getirisi var.

turist vizesiyle gidemezsin. yani gidersin 1 yıl kalırsın sonra bir daha avrupayı unutursun. dil okulu falan bulup o şekil gidersin anca uzun süreli.

kafaniza göre turist vizesiyle 1 yil avrupada kalmaniz mümkün degil.

turist vizesiyl calisma izniniz olmaz, calisamazsiniz ve kacak duruma düsmeden 6 ay icinde 90 gunden fazla kalmaniz da imkansiz. en mantiklisi unilerin ucretsiz oldugu bir yerde lisans ya da yüksek lisansa kayit olmak ama ögrenciyken calisma izniniz asiri kisitli olur. yani kendiniz gecinmeniz imkansiza yakin olur.

Gönüllü çalışmayı deneyebilirsiniz. Yiyecek ve yata karşılığında çalışıp gezenleri okumuştum. Helpx adlı siteyi bir araştırın

30 yaşını geçmediyseniz AGH yapabilirsiniz. Kuruluşlar masraflarınızı da karşılıyor.

@kuehles'in dediği doğru ama tam değil. evet izniniz max.450 euro olur fakat kimse sizi saatlerce takip etmiyor. yani full time de çalışıp minijob gibi görünebilirsiniz. o sırada iş yerini sorgulamaya gelen görevli memur, o anda part time saatleri içinde olduğunuzu anlasa yeter. part time süresi bitiminde gelip orada olup olmadığınıza bakmıyorlar haliyle. o kadar da değil.

yani neyse işte; kısıtlı çalışma izniyle bile full çalışabilirsiniz. tabi haliyle patron da bilecek bunu.

Kuzey Avrupa ülkeleri cok pahalı bilginiz olsun. İskandinav ülkeleri için konusuyorum.

Bu iş için Avrupa uygun değil. Sizin gideceğiniz yer Güney Amerika. Neredeyse tüm ülkeler vizesiz. Süre dolunca hemen başka bir ülkeye gidip tekrar dönebilirsiniz. Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya çok popüler. Güney Amerika'ya gezmeye gidenler genelde bir yıl kalıyor.

@tahin pekmez
çoğu ülke 90 güne kadar kalma izni verir. bi tek paraguay 6 ay izin veriyor sanırım.

Vizesiz de olsa 1 yil araliksiz kalamazsiniz hemen hemen hicbir yerde. Kaldiginiz sure icerisinde de zaten calisma izniniz olmaz.

daha önce yurtdışına çıkmadığınız halde şu an yurtdışında yaşamayı planlıyosunuz, doğru mu?
eğer öyleyse "Türkiye ile suçlu iadesi anlaşması olmayan bir ülkeyi" seçmenizi öneririm.

@theli çok fazla polisiye izlediniz bu sıra sanırım.
sıkıldık sadece. burada insan bir kalıba giriyor. araba alacaksın ev alacaksın çocuk yapacaksın. evden işe işten eve gidip geliyorsun. biraz bu döngüyü kırıp bir yıl hem dil hem kültürümüzü geliştirelim bu sıkıntıdan kurtaralım kendimizi dedik. kötü mü ettik?

1 yıl yurt dışında yaşayacaksınız, henüz hiç yurt dışına çıkmamışsınız, dolayısıyla probleminize çözüm olacağını nereden biliyorsunuz? Önce bir haftalığına tatile gitmekten falan bahsetseniz ciddiye alacağım ama bu haliyle elde tutulacak hiç bir şey yok.
Yani bence mars'a gidin, kafa dinleyin. hem paranız cebinizde kalır, harcayacak yer yok. Hem insan da yok.

@theli
bir hafta tatilden sonra aynı yere geleceğim. 1 hafta tatil demek 1 yıl ise yaşamak. ben yaşamak istiyorum.
Marsa gidersek de bu sefer su yok oksijen yok git gel 1 senelik yol. zor geldi açıkçası. Ama mars araştırmalarına katılıp bir yıl boyunca mars simülasyonunda yaşamayı düşünmedim değil. Hawaii'de sonuçta. Orası da uzak tabi ama bir mars değil. Olabilir yani fikirlere açığım.

Neden yurt dışı? Bu söylediğinizi "iş, ev, araba, çocuk vs" döngüsünü Türkiye toprakları içinde de kırabilirsiniz. Tavsiyem doğu anadolunu ya da karadenizin ücra köylerinden birine gidin. Orada 1 yıl boyunca köylülerle birlikte yaşayın fındık toplayın, çay toplayın, çapa yapın. Belki kiranabilecek uygun bir ev bile bulabilirsiniz.

Açık söyliyeyim, yurt dışında karadeniz gibisini bulamazsınız. Paris falan çok sıkıcı. Hele Berlin... Bir daha düşünün derim.

@faydam yoksa da zararim olmaz

Bence, her şeyiyle farklı bir atmosfere girmek istiyorlar. Karadenizde yine Türkler yaşıyor. Yani yemekler pek fark etmeyecek, adetler pek fark etmeyecek, insanlardan öğrenebileceğin şeyler pek fark etmeyecek...

sizin önünüzde en büyük engeller
- vize problemi
- calisma izni (kacak calismak cok riskli, ilelebet avrupa defteriniz kapanabilir)
- ekonomik problemler
- ev kiralama barinma problemi

cözümler
- AGH - Avrupa gönüllü hizmeti (EVS) yolu ile calisma izni almak ve calismak
- Diger gönüllü hizmetleri ile calisma izni almak ve calismak mesela bu www.freunde-waldorf.de
bu tarz gönüllü hizmetleri ile örnegin almanya icin yaklasik 400 euro gibi maas alirsiniz, ayrica kalacak yer, ögle yemegi, sigorta gibi büyük masraflar da karsilanir. Yapacaginiz isler cok motive edici olmayabilir, elma toplamak, cocuk bakmak, engelli veya yaslilarla ilgilenmek gibi. dil ögrenebilirsiniz, dil kursununu "hosting" kurulusuna karsilattirabilirsiniz. bu tarz islerde yas limiti önünüze cikabilir, ya da esinizle ayni yerde is ayarlamakta zorlanabilirsiniz.

diger legal cözümler;
- is bulmak ve o sayede calisma izni almak
- üniversite, master, doktora icin gitmek (calisma izininizin limiti olur, gecimekte zorluk cekebilirsiniz)

Mezdeke - Ya El Yelil
www.youtube.com

isveçce çok iyi gelir kulağa hep.

kein zuruck

youtu.be

myslovitz gelsin lehçe'den (git: www.youtube.com

www.youtube.com

almancayı da ayrı tutarsak (orada çok fazla var, karar veremiyorum) son zamanlarda en çok dinlediğim, sevdiğim bu,

www.youtube.com

evet varoşum, evet gopnik wannabe'yim, evet takım elbise giyip gül koklayarak arabayla poz veriyorum. cyka blyat.

du hast. rammstein.

www.youtube.com

www.youtube.com

Empyrium-Waldpoesie

metal olarak :

orphaned land - el meod na'ala
www.youtube.com

psy trance olarak :

electric universe - the prayer
www.youtube.com

holden * ce que je suis - fransızca

www.youtube.com

adriano celentano'dan azzuro ve Jean ferrat'dan ma mome.

du hast

şarkı demişsin ama, bijelo dugme başta olmak üzere dino merlin ve halid beslic

Le vent nous portera

youtu.be

youtu.be

youtu.be

m.youtube.com

Coballo Viejo - Gustavo Dudamel yorumunu bu seneki şarkım seçtim. Şarkı yılkı atlarını anlatıyor.
www.youtube.com

"aşk işte böyle habersiz geliverir
yeniden dirilir kuru çınar
kaktüsler bile çiçeklenir,
bir yerlerde gergin bir ip,
sessizce kopuverir.

şu otlağa saldıkları,
ihtiyar ve yorgun beygir
bir kalbi var, bilmiyorlar
bilmiyorlar, o da atar
atabilen her kalp kadar,
hele bir körpe kısrak gördüğünde
o da ipten kazıktan kurtulur
sağa sola savrulur
aşk ihtiyar kalpleri de
haber vermeden vurur

e, aşk bu: öyle ansızın gelir
bir olunca istekler, olacaklar da olur
suçlayamazsın kimseyi:
aşkın takvimi yoktur

bak şu yılkıya saldıkları,
ihtiyar ve yorgun beygir
bir kez daha görmek istiyor,
o zehirli kısrağı
o yüzden hızla geçiyor
gömüleceği toprağı"

(çeviri sözlükten, otisabi'ye ait)

e aç gugıldan gmail hesabı?

yandex mail en iyisi telefon numarası başka bir e posta istemiyor. Benim yandex mail'den 5-6 tane mailin var.

Merak edip bakındım, şöyle bir site buldum

www.guerrillamail.com

www.dvlottery.state.gov bu siteden başvuru yapılıyor. Resmi sitedir, aracı kurumlara para vermeye gerek yok. Ekim Kasım arası diye biliyorum. Geçen yıl o zamanlarda başvuru yapmıştım.

standartlara uygun bir fotoğraf çektirip üstteki arkadaşın verdiği linkten başvurabilirsin

ücret yok, yanında kimliğin ve pasaportun olsun formu doldururken başka bir şeye gerek yok.

türk üniversitelerinde çok bilmiyorum ama kalıbımı basarım %90 tanıdık.

Bizim okulda yüksek ortalama yapanlar çalışabiliyor sadece.

Ortalama, derslerindeki saat boşluğu, hocayla ilişki etkili sanırım

Bizde haftada 15 saatti. Bana çay ocağı düşmüştü, fakültedeki tek yoğun birimdi. Onun dışındakiler, öğrenci işleri, bilgi işlem çıkarsa çok rahat edersin.

Dışarıdaki iş yerlerine göre okulda çalışmak son derece rahat. Bildiğin ortam sonuçta. Tabii çalışma saati az olduğu için haliyle ücret de 430'ü geçmez (asgari ücretin üçte biri) ama dediğim gibi yormaz

İnternet kafede çalışmıştım. Kütüphane, spor salonu gibi yerler de vardı, isteğe göre.

Bizimkinde ihtiyaç sahibi olmak kriteri de vardı. Ailenin yaptığı iş ve maaşlarını yazdığın bir form verirlerdi. Mal mülk var mı, ev araba vs.. epey detaylı bi formdu. Hatta bi arkadaş bu burs çıksın diye ev ve araba kısımlarına 'yok' yazmıştı. Halbuki vardı. Ve çalışma bursu çıkardı her sene. Kendisi de hiçbir sınavda kopya çekmeyen/vermeyen biriydi, "hak geçiyormuş"! Kopya çekenlere de hakkını helal etmiyormuş. Bunu anlatacak yer arıyodum ben de. Hiç unutmayacağım kendisini.

Peki 1. Sınıf olmam benim dezavantajım olur mu?

Ben torpilsiz ve sınıfta kalmış halimle erasmus ofisinde çalıştım ingilizcem iyi diye. Bana da form doldurttular gayet ne mal varlık maaş varsa yazdım. Okula ve başvuracağın yere bağlı biraz da.

Bahsettiğim arkadaş 1. sınıftan son sınıfa kadar aldı.

Çünkü dışlanıyorlar, aileleri tarafından reddediliyorlar, arkadaşları bağlantılarını koparıyor, iş bulamıyorlar. Dalga geçiyorlar, ibne diyorlar, top diyorlar.

İslama göre bu bir imtihan diyor din adamları. Öyle bir şey okumuştum. Kendini ibadete verirsen ve kuran okursan geçermiş.

beyinleri yok çünkü.

onları hasta sanıyorlar, kabullenemiyorlar. birine insan diye bakmak bu ülke için elzem bir şey.

burada da ne yazık ki yok (duyuru'dan bahsediyorum), keza birine bakınca "şişman, çirkin, siyahi, kürt, ermeni" demek en kolayı, insana insan demek zor, üzücü ama realite bu.

O arkadasi ben de okudum, bir arkadasimin arkadasiymis. Ancak anlamadigim zaten ailesinden uzaktaymis. Ve yine anladigim kadariyla destekleyen bir arkadas cevresi varmis. Hali hazirda depresyonda olabilir. Illa altinda homofobi aramamak lazim (homofobiyi reddettigim ya da azmettirici bir sebep olmadigini dusundugum sanilmasin)

@la noix şöyle bir şey var: sendika10.org

@limoncello yanlis anlasilmasin, baski yok vs demiyorum. Sadece egitimim geregi yasadiklarinin depresyonu baslattigini dusunmuyorum. Hani klinik manada depresyon. Sarkilardaki depresif ruh hali degil. Ytkin durum onceden vardi, ailesi tuzu biberi oldu. Cok daha kotu sosyal durumda olup intihar etmeyenler de var mesela. Onlar da olduruluyor gerci...

Farklı olana "öteki" olana duyulan nefret bu.

İnsan oğlu nedense kendinden farklı olana, kültürel normlarla kendine "öğretilen"e o kadar bağlanıyor ki. Adeta IŞİD mantığı ile yetişriliyor toplumlar. Bunu sadece islam a özgü olarak bakmıyorum.

t24.com.tr

haberde kişinin dini tabiiyeti belirtilmiyor ama bulunduğu ülke belli. Evrensel olarak farklı olandan korkuyoruz. Unutmamalı insan denen şey orta çağda sol elini kullananlardan da korktu, öne çıkan kadından korktu cadı ilan etti vs.

Bunun temelinde yatan şey şahsi kanaatim ataerkil kültürel normlar. "anne"-"baba" motifleri o kadar keskin ki. Temel cinsel kimlikler daha ilk günden dikte ediliyor. Doğusu batısı kuzeyi güneyi. Rusya'da da homofobi ekstrem düzeylerde. Zaten adından belli homoFOBİ, bir fobi var. Fobiler sahip olmayanlar için çok basit şeyler. Yüksekten korkar biri 5. kattan yukarı ev tutamaz, sen gider paraşütle atlarsın. Mantıksız gelir sana onun 5. kata çıkamaması. Ama o fobinin altında yatan bişi var. O mantıksız hareketi sağlayan bir kaynak var. homoFobi de de durum aynı. Bu olay cidden fobiler gibi anlamsız mıdır? yenilmek zorunda mıdır? evet. çünkü bu fobi sebebiyle insanların hayatını zindana çeviriyorlar fobikler. Yüksekten korkuyorum diye gidip paraşütle atlayanın ipini kesiyor, iş vermiyor vs vs. Bu tarz düşününce homoFobinin ne kadar anlamsız ve canice olduğunu görürsün.

Şu var eşcinselleri sevmeye bilirsin, onları soyunun kurutan tehlike görebilirsin, onları yaşam perspektifine çok aykırı bulabilirsin. Bunlar senin özgür iradenle olabilecek şeyler. Herkes herkesi sevmek zorunda değil. Mesela bir eşcinselde hetero ilişkileri benzer şekilde yargılayabilir, ama zorla hetoroları homoseksüel yapmaya çalışırsa o da aynı haltı yer. Olayı artık kişilik ihallallerine getirirsen bu normal olmaktan çıkar.

Fobinin her türlüsü kötüdür, baş edilmelidir, kişinin kendisine zarar verdiği kadar bazen başkalarına da zarar vermesine vesile olur. Bu sadece homofobi için geçerli değil, islamofobi gibi başka her alanda da olan fobiler yenilmelidir. Ne yazık ki eşcinsel arkadaşlarımız bazen kendilerine yapılan baskıdan dolayı islamofobiye kaymaktalar. Fobiyi yeni bir fobi geliştirerek çözemeyiz. Benzer şekilde "Buna şuanda saygı duyacaksın" diyerek toplumun değişmesi de ne yazık ki mümkün değil. Nasıl yükseklik korkusu olan birini çatıya çıkarmak onu daha da vahim bir noktaya getirecekse, homoFobikleride radikal şekilde değiştirmeye çalışmak anlamsız ve zararlı olacaktır. Burada şu karşı argüman gelebilir, arkadaşım o fobikse ben kendimi mi baskılayacağım. İşte buna verilecek bir cevabım yok. İki taraftanda yaklaşılabilir, evet çünkü karşı tarafta psikolojik sorunları olduğuna dair yüksek ihtimal biri var. Nasıl karşında bir şizofren varsa ve tehlikeli bir evredeyse bu kişi ve elinde silah varsa durumu kurtarmak istersin, burada da evet demek buna benzer. Diğer taraf hayır olur, çünkü eşcinsel birey hayata 1 kez geliyor. O geldiği hayatıda ona biri korkuyor diye zindan etmek anlamsız olacaktır. Çookkk abes bir örnek olacak şimdiden birini kırarsam özür dilerim ama benzer bir örnek olarak şu geliyor aklıma. Apartmanda kediye karşı olan biri var diye kedi almaktan vaz mı geçeceğim?

Sanırım evet/hayırın arasında bir çözüm olmalı. Duruma göre hiç bir haktan feragat edilmemeli, kimi durumlarda ise uzun vadeli düşünerek biraz davranışlardan/beklentilerden feragat edilmeli. Tabi bunun sınırını koyacak değiliz.

Hani küçük bir olumlulukla bitireyim, eşcinsel bireyler artık toplumda daha görünür bu çok sevindirici bişi. Aktivist bireylerle ortak çalışarak bu görünürlük arttı kanaatindeyim. Artık sonraki adımlar daha da iç içe olup yavaş yavaş bu fobileri kırmak olacaktır. Belki bugün değil ama en azından gelecek için umudum var (tabi burada şu karşı argüman gelebilir, bireyler toplumda görünmeye başlamadı onlar vardı ama artık alternatif medya kaynakları var. o sayede görebiliyorsun. Yoksa değişen bişi yok ana akım hala ana akım. diyecek bişiyim olmaz)

eşcinsellik sapkınlıktır. pedofili ve ensest gibi. ama bu onların öldürülmesini gerektirmez. hatta ne istiyorlarsa yapabilirler bu da onun sapkınlık olduğu gerçeğini değiştirmez. benim fikirlerim bunlar.

2. soru varmış. evet eşcinsellik kesin yasaktır. tanrı kimseyi eşcinsel yaratmadı. insan kendi tercihi ile eşcinsel olur. eşcinsellik doğal değildir, genetik olarak aktarılamadığı için olmaması gerekirdi. bu da kalıtsal değil seçimle olduğunu gösterir bir durumdur.

tekrar ediyorum eşcinsellik sapkınlıktır ancak ne olursa olsun bu, bir insanı öldürmeyi gerektirmez.

cevabimiz şurada

www.metiskitap.com

cinselligin ve cinsel kimliklerin "normalligi" ve "sapkinlik" üzerine yazilmamis cizilmemis sey kalmamisken, bu meseleyi yok öyle degildir diye tartismak bile abesle istigal. ama şunu söylemek gerekir, cinsel kimlik meselesi basit bir mesele degildir, toplumsal iktidar mekanizmalarını dogrudan ilgilendirir ve bu sebeple kontrol altina alinip, standartlastirilmasi ve farkli olanin marjinalize edilmesi, herhangi bir ideolojinin devami icin elzemdir. bu sebeple, sadece dislamakla kalmaz bu toplum, dogrudan ya da dolayli öldürür lgbt'yi. kendi "normalliklerinin" devami icin elzemdir bu.

@adeciac +18612962

ama anlatamazsın ki abi. çünkü anlarsa şuana kadar kendini güç tasarrufunda çalıştırdığı hayatı çöker. düşünmeye alışamaz bünyesi. eşcinselleri öldürmemek müslümanların bir lütfu sanıyor, istese öldürür. ama lütfediyor.

@timmie müslüman değilim.
@acediac, hayvanlar arasında pedofili ve ensest de var o zaman onlara da "ama onlar doğada vayy, onlayın da teycihiii" mi diyecez? abi niye işinize gelen doğada oluyor da işinize gelmeyen sapıkça oluyor? hayvanlar birbirine tecavüz ediyor diye biz de mi edecez ya? nasıl bir kafa yapınız var sizin arkadaş? biz de birbirimizi yiyelim nasıl olsa doğada var. çünkü doğada olan her şeyi yapabiliriz. pardon işimize gelirse yapabiliriz.

eşcinsel çiftler üreyemediği için genleri diğer kuşaklara aktarılamaz. bu durumda eşcinsellik doğal olsaydı genleri aktarılamayacağı için devam etmezdi. kulaktan dolma mı bu? bir tek sizin söylediğiniz mi doğru yani? yine bana doğada eşcinsellik var deme yukarıyı oku.

@cekilmis gayfe eşcinsellik sana veya bireyin partnerine ne gibi bi zarar veriyor bi anlatsana. pedofilide çocuk istismar edilmiş oluyor çünkü, tecavüzde de keza bir abuse var. bunları nasıl aynı paydada açıklamaya çalışabilirsin?

@timmie bana bir zararı yok. isteyen istediği boku yiyebilir. eşcinsellik sapkınlıktır diyorum. doğada olması bunun sapkınlık olduğunu değiştirmiyor. tıpkı pedofili, ensest ve tecavüz gibi.

anlamamışsındır tekrar ediyorum: isteyen istediğini yapsın, eşcinsellik sapkınlıktır.

umarım anlamışsındır :)

the wizardofearthsea+1
@cekilmiş kayfe neye göre sapkınlık olduğuna ve bir yönelim değil de bilinçli tercih olduğunu anladın. Ne yani bu insanlar bir sabah uyanıp da ya ben de bugün bir kendi hem cinslerime farklı bir gözle mi baksam, şu sebahattin abiden mi hoşlansam diyorlar. Uzmanların söylediği ve benim de bir iki arkadaştan duyduğum kadarıyla bu doğuştan gelen bir yönelim. Yani nasıl sen bir erkek olarak kadınlardan hoşlanıyorsan hem cinslerine başka türlü bakmıyorsan onlarda da tam tersi. Senin de kadınlardan hoşlanmanın bilinçli bir tercih olduğunu, bu kadınlar erkeklerden daha güzel, daha iyi onlardan hoşlanayım dediğini sanmıyorum. Doğal olup olmaması çocuk yapmakla mı alakalı. Eşcinsel çiftler kendi hemcinsleriyle çocuk yapamazlar ama karşı cinsle ilişkiye girdiklerinde çocuk yapabilirler ve eşcinsellik geni diye bir şey varsa bunu kalıtımsal olarak aktarbilirler ve ilerde çocuklarında da doğuştan gelen eşcinsel yönelim olabilir. Bu eskiden beri var olan bir şey. Osamnlıdaki oğlancı padişahlardan tut, haremde birbirleriyle sevişen cariyelere kadar. Moda ya da trend olduğu için seçilen bir şey değil.

Bu ortamda herkes açıkca fikrini söylemekten çekinir ama ben çekinmeyeceğim. @çekilmiş gayfe ye katılıyorum. lgbt yi normalmiş gibi değil, tedavi edilmeli şeklinde yaklaşılmalıdır. ama toplumlar bu konuda lgbt baskısına boyun eğiyor, sırf ben özgürlükçüyüm ayağına.

@aklımdaki sorular burda genelde herkesin fikri ne olursa olsun özgürce ifade ettiğini gördüm ama genelde bazı kişiler kendi fikirlerine karşıt fikirleri belli bir kesime yaranmak olarak algılıyor. Neyse, ben de soruyorum neden hastalık olsun. Sırf toplumda diğerine göre daha az rastlanıyor diye ki çoğu kişi belki frakında bile değil ve çok büyük bir kısım da zaten toplum baskısı yüzünden gizliyor kendini.

umarım lgbti hastalıktır diyenler balık yiyerek bu geri zekalılıklarından bir an önce kurtulurlar. amin.

tabi hastalıktır. günde 3 midye yiyen bir arkadaşım vardı. özellikle mart ayında yerseniz gay oluyorsunuz, kesin bilgi. bu yüzden midye yerken çok dikkatli olmak gerekiyor. sonra kokoreç var. bu da yanılmıyorsam eylül ayında sıkıntı. bu arada genler ağızdan ağıza geçiyormuş. gaylerin kullandığı bardakları kullanmayın sakın. hemen gay olursunuz. ertesi sabah bir bakarsınız ki hemcinslerinizden hoşlanıyorsunuz. bu arada midyeyi 4 yerseniz sıkıntı yok. 3 yemeyin. 3 kötü.

@limoncello neye göre sapkınlık soruna cevap vermiştim ama ergen modumuz silmişti. kutsal kitaba göre sapkınlıktır ve kesin olarak yasaktır eşcinsellik. eğer bir eşcinsel karşı cinsle ilişkiye girip ürediyse ona eşcinsel denir mi?
insan doğası gereği cinselliği üremek için kullanır. doğal olan budur. hemcinsiyle girdiği ilişki sapkındır.
o halde kimse sabah kalkıp eşcinsel olmadıysa kimse sabah kalkıp pedofili veya ensest olmuyor. kardeşinden de hoşlanabilir birisi o da mı normal? ensest olan da istediğini yapsın kime ne? ama bu da sapkınlıktır.

@tavukbanolop hakaret etmeden tartışabilecek olgunluğa eriştiğinde tekrar dene sevgili kardeşim.

@çekilmiş gayfe kutsal kitaba göre sapkındır diyorsun, kutsal kitaptan kastın kuranı kerim herhalde, gerçi müslüman değilim diyorsun ama kuranın dediğine göre eşcinsellikle ilgili kafanda bir yargı oluşturuyorsun bu biraz çelişkili bir durum değil mi? Peki müslüman olmayanlar için ya da hiçbir semavi dine inanmayanlar için sapkınlıktır değildir o zaman. Ben biraz daha ayakları yere basan bilimsel ve herkes için geçerli genelgeçer bir argüman beklemiştim bu fikrini savunmak için. Mesela herhangi bir bilim adamının yaptığı bir araştırma var mı eşcinselliğin hastalık ya da sapkınlık olduğuna dair.
Siz her gay ya da lezbiyen eğilimli insanın bunu açık açık yaşayabildiğini mi zannediyorsunuz? Kamuflaj için evlenen çocuk yapan, maço görünüm sergileyen birçok insan var. Eşcinsel bir kadın ya da erkeğin karşı cinsiyle ilişkiye girmesinde fiziksel bir engel yok zaten genellikle çocuk yapma vs. yani aile görüntüsünü paravan kurma amacıyla tercih ediyorlar, daha biseksüeller var zaten lgbti'nin b'sini oluşturan
edit: bu arada isviçreydi galiba ya da bir batı ülkesi isveç de olabilir ama isviçre diye hatırlıyorum yetişkin ensest ilişkiye yasal olarak izin vermişti mesela, buyur bi de burdan yak.
Burda ensesti savunmuyorum tabii ki ama sapkın dediğin şeyler kime göre neye göre.
Bir arakadaşın da dediği gibi; taciz, tecavüz, pedofili, çocuk ensesti istismar içeren şeyler. Ama iki aklı başında yetişkinin yaşadığı hayat ve ilişki neden bazılarını rahatsız ediyor ve korkutuyor bu ilginç olan.

size müslüman değilim dedikçe müslümanca örneklerle gelmeniz çok tatlı ^^
kutsal kitap=eski ahit ve yeni ahit.
kutsal kitaba göre zina da yasaktır. sen bir dine inanmıyorsan kural da seni bağlamaz doğal olarak. sapkınlıktan ne anlıyorsun bilmiyorum ama yanlış anladığına eminim. tekrar bir kontrol et.
beni anlamamak için özel çaba mı sarf ediyorsunuz bilmiyorum. eşcinsellerden rahatsız olmuyorum, isteyen istediğini yapar. bana hallenmesinler yeter. yaptıklarını onaylamıyorum, sapkınlık diyorum. ya çok acayip örneklerle geliyorsun. ne yapayım isviçre ensesti onayladıysa ben de mi normal karşılayım? bırakın bunları ya.

düş sokağı sakinleri - sevdan bir ateş

aym börnin aym börnin aym börnin fooğyuu. aklıma ilk bu geldi.

blue oyster cult - burnin for you

ikinci de bu

midnight oil - beds are burning

beni yak kendini yak
da-yan yüreğim da-yan
ateşteyim ateşte
bir zamanlar volkandım kül oldum şimdi (küllenen aşk)
yanıyor mu yeşil köşkün lambası

mazhar alanson

yandım yandım
yandım yandım
ah ki ne yandım
bana yeniden sarkılar söyleten kadın

www.youtube.com

orcini Franz Ferdinand'a ait bir cover ama ben bu versiyonuda beğeniyorum.

wilk and mishky - burn with me.
hatta dur bi dinliyim tekrar.

bloodhound gang - fire water burn

thurisaz endless

Ahmet KAYA- Siz Yanmayın

İki damla gözyaşımla
Satıldım pazarlarda
Kırdılar yüreğimi
Kırdılar azarlarla
Sürgünlere yolladılar
Sabah dörtte yağmurlarla
Ben yandım,
Siz yanmayın Allah aşkına.

www.youtube.com

ay gençlik yıllarımı hatırladım 4,5 dk için

edit: anaa yazmışlar bile :(

bir bakışta yaktın beni
derdinen bıraktın beni
yanıyorum yanıyorum yanıyorum heleee
--------

yandı yürekler yandı (başbuğlar ölmez)
--------
yangın var yangın var ben yanıyorum

yetişin a dostlar tutuşuyorum
--------
boğazda yangın var
----------
yangın var (halil sezai)
----------
haram geceler (nilüfer)
----------
yan yüreğim (doğuş)
----------
yan yüreğim yan gör ki neler var (ilahi)
----------
ateş böceğim misin :))

Musa Eroğlu - Telli Turnam

"ben yandım eller yanmasın"

ayy :'(

rammstein - benzin

(bkz: The Roof Is On Fire)

sezen aksu - yanmışım sönmüşüm ben

dil önemli değilse:

www.youtube.com

fight fire with fire

Beatiful Pain- Eminem ft Sia
Erkekler de yanar- Nazan Öncel

Ajda Pekkan - Yakar Geçerim

Ferdi tayfur ;yakti beni.:)

Kent şarkıları ; yan

Ahmet kaya ;yakarim geceleri

Talking Heads - Burning Down the House
Radiohead - Burn The Witch

Gülşen - Of of

www.youtube.com

eksisozluk.com

www.youtube.com

m.youtube.com

www.youtube.com

gözümüz aydın ^

@elorelia sağ olasın :)

:)) çok iyiymiş, yemin ediyorum hayat sizlere güzel. hep de güzel olur inşallah. sevindik durduk yere, sevindirdiniz bizi. iyi eğlenceler.

tebrikler :)

@mete kudur ve lorne malvo teşekkür ederiz. Davut un da selamı var :I

@for day to break

vallahi var bi karakedi. dikkat ettiyseniz kafasında yara var davut un. Bebekken kara bi kedi yapmıştı o yarayı. Hala dolaşıyor buralarda.Biraz büyüsünde davut ağzının payını verir onun.

Çok tatlıymış. Keşke benim de bir kedim olsa

@tahin pekmez yoğurt

Biz yavruyken sokakta bulduk. Sizde bulabilirsiniz :)

Buluruz ama bakacak yerimiz yok. Ancak kendi evim olduğunda alabilirim artık.

bende bi pok anlamadım hacı.
sensodyne çok pahalı, hep onu kullandım.
şimdi bende senin gibi düşünmeye başladım.
herhalde marka ya, ben bir fark göremedim.

Tanidigim dis doktorlari genelde paradontax oneriyor dis etleri icin vs colgate bir ise yaramiyor diyolardi. Ne kadar dogru bilemem

dursun bu burda. internetten başka bilgi bulursam ekleyeceğim buraya.
www.yeniasya.com.tr
Diş macununun etkisini göstermeye iki dakika sonra başladığını belirten vakıf yetkilisi Nicole Merbach reklamlarda ön plana çıkarılan ve çeşitli baharat veya otların karışımıyla imal edilen diş macunlarının daha etkili olduğu konusunda şüpheci davranmak gerektiğine dikkat çekti. Merbach, “Diş macunu satın alırken en çok dikkat edilmesi gereken unsur macunun içinde yeterli oranda florid maddesinin bulunmasıdır.” dedi.
CİHAN
www.monthlyfitness.com

Arge yansıtımı. yoksa maliyet olarak bir fark yok. 2.5 liralık tişörtün üstüne Nike amblemi basarak 100 lira yapmanız gibi bir şey.

Ben de paradontax kullanıyorum. Çok memnunum. Ama siz paradontax'ı çok pahalıya almışsınız. Rossmann'dan ya da a101'den ben 14 liraya alıyorum. Colgate bence çok dandik bir marka. Paradontax Türkiye'de pahalı.

ya evet.. ben de her seferinde bok var gibi pahalı olanı alıyorum. Sensodynein şişeleri güzel diye kanıyorum. Ne farkı var? Hiç..

Signal en iyisi.

şurda indirimli olarak buldum. 17,90
www.cosmetica.com.tr

benim merak ettiğim colgate'i dandik yapan şey ne?

Paradontax'In verdiği temizlik ve ferahlık hissini vermiyor. İki gündür diş macunum bittiği için evdeki colgate'i kullanıyorum. Çok şekerli geliyor midem bulanıyor hemen tükürüyorum. Hiç ferahlık vermiyor. Paradontax'ın ferahlık hissi 3-4 saat sürüyor.

Ben de Paradontax kullanıyorum. Ne zaman Sensodyne'e geçsem aft çıkıyor. Colgate falan kullansam ağzım komple yara olur herhalde. İçlerine köpürsün diye bir milyar saçma malzeme koyuyorlar.

Paradontax diğerlerinden farklı bir dii macunu ve diş etleri hassas/problemli olan insanlar için gerekli bir macun. Sensodyne ise diğer macunlarla aynı kulvarda ve marka değeriyle öne çıkıyor. Macunlar arasında kesinlikle fark var ama.

Mesela ipana 7, hem diş etlerine iyi geliyor ama hem de dişi çok iyi beyazlatıyor. Ancak ben paradontax kullanıyorum diş etlerim nedeniyle. Herkese de tavsiye ediyorum.

benim tanıdığım 2-3 diş hekimi aslında hepsi birbirinin laciverti demişti içlerinde bi madde varmış, floriddi sanırım o olduktan sonra pek farkları yokmuş.

paradontax içindeki tuzdan vs odolayı diş etlerine daha iyi gelebiliyor evet, sanırım 15 yıldır falan biliyorum ve bulabildiğimce kullandım çünkü köpüren diş macunundan nefret ediyorum. muhtemelen aynı tuz etkisini dişlerini başka bir macunla fırçalayıp tuzlu su ile gargara yaparsan da alırsın.

benim gördüğüm en az 2 kere fırçalayıp, diş ipi yapmadıktan sonra hiçbir macunun harikalar yaratmadığı.

kerimcan akduman (@kcakduman) çok güzel bir olaya imza atıyor bu arkadaş. verdiğim kullanıcı adından twitter,snap ve instadan takip et. bir de www.icantravel.co 8 yıldır yazdığı bir blog.
şuan 360 günlük bir dünya turu atıyor. yanılmıyorsam 200 küsürüncü günlerde.

Maxime around the world var.

Bu arkadas mayis2015te fransadan basladi otostopla, su anda malezya'da. Iran'da 3 aya yakin kaldi filan.
Afganistandan filan otostopla gecti.

Arkadasimdir zaten kendisi :D

www.facebook.com

rotasız seyyah var.

Sndaletliseyyah bora bilgin bu isin piri gibi bisey

Ev bezgini var birde

İşim Gücüm Gezmek, güney Amerika esintileri için birebir.

Süpürge değil ama şöyle bi yöntem var hiç denemesem de çok mantıklı gelmişti. www.google.com.tr buradaki aletle tüylerden epey kolay bir şekilde kurtulmak mümkün gibi.

ya bunun farklı varyasyonları var, rulo dışında ameliyat eldiveni ıslatıp falan gibi işe de yarıyorlar ama gelen temizlikçi teyze 50'ye yakın, annem 70'e. süpürge sanırım daha pratik olur :)))

philips marathon 9225 var bizde. bizim eseksipasi asiri tuy dokmuyor ama gayet basarili tuyler konusunda. biz gecen sene 900 liraya almistik.

toz torbalı model isterseniz miele cat&dog kullanıyoruz. halı için turbo başlığı var.

siemens'in animal specialist modelinde bir süpürgesi var. adından da belli evcil hayvan sahipleri için üretilmiş. 3 farklı ucu var. ben yaklaşık 6ay önce aldım ve çok memnunum. çekişi o kadar güçlü ki zorlanıyorum bazen kullanırken. tavsiye ederim.

miele cat and dog demek için gelmiştim. söylemişler. çok övülüyor.

benim de gönlüm ona kaymıştı ama o bile (bile derken dafsd) bütçemi çok aşıyor. bakalım bir çare bulmaya çalışayım artık.

Kadın, zengin ve yakışıklı bir adamla evleniyor ama bakire değil, gerdek gecesi anlaşılıyor tabi. Sonra adam kadını babasının evine götürüyor, babası mı abisi mi ne kızı dövüyor sonra kız bana şu adam(adamın adını unuttum) tecavüz etti diyor. Sonra abileri adamı öldürüyorlar filan. Tecavüz etti dediği adam Arap. Güney Amerika'da Araplara Türk diyorlar. Osmanlı pasaportu ile göç ettikleri için.

benim hüzünlü orospularımdan sonra okumuştum, ona göre hiç yok diye hatırlıyorum aynı şekilde.

Benim öğrenci arkadaşım alamadı.

Sponsorluk gerekmiyor. Vize yetkililerini, Turkiye'ye geri doneceginize dair ikna etmeniz gerekli. Anne, babaniz ustune kayitli, ev, araba tapularini dahi goturebilirsiniz. Isterlerse gosterirseniz. Temel nokta, geri doneceginize inanmalari. Alma sansi gayet yuksek. Hele ki sizin turist vizeniz ile daha onceden ABD'ye giris cikisiniz var ise ve su anda Turkiyedeseniz, alma sansi yuksek. Aileden bir fert Amerikaya gidip gelmis, kalmamis diyebilirler. Bu orada vize gorevlisine bagli tamamen. Net konusmak dogru degil. Sansiniz %60-70 diyorum ben.

ingilizce:
whatever

türkçe:
altın elbiseli adam
motorcu abi
işten çıkınca oyun
whyshy

kaanYT, whyshy

Primitive Tecnology m.youtube.com

Diresta m.youtube.com

bariş özcan

1-nereden başlarsan başla, kaç yaşındasın bilmiyorum ama ergin bir insan olarak ilk defa kitap bitirmen üzücü, haydi şimdi kitaplar zamanı! olmadı buradan fikir al, öneririz bir şeyler.

2-insan her zaman kilo verebilir.

@Apocalypse

Yaş 23.seninle kitap arkadasi olalim o zmn. Ben kitap bitirince senden oneri isteyeyim. :)

Ustad kilom yok zaten. Merak ettim. Eyvallah.

Kitap okurken beyin faaliyetlerinde artış olur. Uyuduğunda bunlar bilinçaltı ve hayal gücüyle birleşip beyni daha çok yorar, dolayısıyla beyinden kilo vermeye başlarsın. Uyurken böyle kilo verilir.

@bigbadum

Bnm bi birader var gece tartiliyor 72 kg. Sabah kalkiyor 71.4 oluyor adam. Ondqn yani sordum

O dediğin termodinamiğin sıfırıncı ana kanununa ters. Uyandırayım.

@bigbadabum

Gece farkinda olmadan çişe gidiyor o zmn u

Senin kafa çalışmaya başlamış. Şimdi tartıl, kilo vermişsindir.

Altın yoğurt yaparsan uyurken kilo verirsin. Just Google

Uyurken kilo verildiğini düşünmüyorum. Uyku anı mrtabolizmanın en yavaş olduğu durumlardan biri bence.

Ne tür kitapları okumayı seviyorsanız onları okuyun. Klasikler illa okunacak diye bir zorunluluk yok.

Klasiklerden baslamamani tavsiye ederim yoksa aliskanlik edinemeden birakabilirsin. Daha surukleyici seyler oku bence once sonra onlara gec.

Tercih kılavuzunda okulların kodları yazar. Dediğiniz gibi Ankara yazıyor. Sorun yok bence.

Diş macunlarının son kullanma tarihi türkiyede 24 ay yurtdışında 36 ay diye biliyorum. Bizimkiler daha sıkı olduğundan 24müş. 24ü geçersen 1 yıl daha kullanabilirsin diyordu macuncu arkadaşım ama hiç cesaret edemedim.

Ben Paradontax kullanıyorum, ilk başta alışması zor oluyor acı gibi ama alıştıktan sonra başka diş macunu kullanamıyorsunuz. Bir de diğerlerine göre daha kaliteli gibi geliyor bana.

giderdim

istanbul'u hiç sevmememe rağmen istanbul'da kalırdım. sebebi tamamen şehir stutgart diye. başka bi şehir olsaydı giderdim.

Almanya'daki durumu bilmiyorum ama orasi icin 3000euro az gibi geliyor bana. Orada ortalama bir maasa razi olurdum.

oradaki kira ve hayat giderine göre karar verirdim.

almanya'da 3000 euro fena bir rakam değil.. stutgart ı görmedim, ama almanya yaşanması rahat ve güzel bir ülke

doyçlanda giderim.

şu an bu cevabı havaalanından yazıyor olurdum :/

Giderdim, ardıma bile bakmazdım.

giderdim

arkama bile bakmazdım. istanbul'u çoğu insan için çekici kılan şeylerle şahsen ilgilenmiyorum. iki ay önce falan bir iş için 10 gün kadar kalmam gerekti, "burada nasıl 4 sene geçirmişim?" sorusunu sormadan geçirdiğim dakika sayısı bir elin parmaklarını geçmez. stuttgart'a giderim abi yav. sessiz, sakin, muhtemelen yeşil... bırak 3000 euro'yu eğer aç kalmayacaksam 2000 hatta 1500 euro'ya bile giderim ben. yeter ki agresif insanların, hava ve ses kirliliğinin olmadığı bir yer olsun. fazlasında gözüm yok. hülooğ.

şuradaki fiyatlara bak. kira aşağı yukarı 1000€ olur.
www.numbeo.com

almanya'nın yanında istanbul ne la?

bavulları toplamıştım çoktan

stuttgart'ın merkezinde değilde esslingen'de vaihingen'de filan kalırsın (türk kaynayan yerler) bölgenin güzel yanı dehşet bir raylı sistem ağı olması hangi banliyöde kalsan çok fark etmez. asperg'de kaldı amcam (ludwigsburg) 35 sene, kirası 400 euro mu neydi ev dubleks'ti (2+1di ama kullanışlıydı) gibi. stuttgart şehir merkezinde zaten bişey yok. 1 maaşına seni işe getirip götürecek araba da alabilirsin.
3 bin euro'ya almanyada gayet yaşanır. stuttgart hem burdan direk uçuşu hem fransaya isviçreye gitmesi hem iş ortamı güzel bir yer. gidilir bence.

kalmaya karar verirsen, almanya'daki şirket ve pozisyon bilgisini alayım =))

Bu tip başlıklarda koro halinde yazılanlara bakıp da karar verme derim.Evinden,akrabalarından herşeyden uzağa gidiyorsan değmeli.3.000 euro alıp ne kadar para biriktirmeyi düşünüyorsun ?

Yok. Çünkü aldigim maaştan ve yaşam standartindan bağımsız ruhumda ne olduğunu cozemedigim bir rahatsızlık hasıl oluyor. Avrupa'da yaşayamadım. Geri dönüyorum hep.

bir dakika dusunmeden giderim. bi daha da geri donmeyi asla dusunmezdim.

almanya uçakla iki/iki buçuk saat, istanbul'da bir yerden bir yere gitmek o kadar zaten, planınızı doğru düzgün yaparsanız her ay tr'ye gidebilirsiniz, sevdiklerinizi görürsünüz. zaten türkiye'de olan her şey her yerde gani gani var. gidin derim.

koşarak giderdim.

Giderdim, düşünmeye bile gerek yok. Sorun olmazsa ne iş yaptığınızı da öğrenebilir miyim? Çok merak ettim.

Koşarak giderdim.

30'lu netler görebilir misin bilmiyorum, ama şimdiye dek özel ders almadıysan hem netlerin, hem sıralaman kesin artar diye düşünüyorum.

@gmzo yok hiç özel ders almadım dershaneye gittim oda pek gittim sayılmaz ders dinlemyorduk dogru duzgun arkadas ortamının da zararı cok oldu

o zaman bu sene kendini topla, ailenin de sunduğu bu fırsatı kullan ve düzenli bir şekilde çalış, iyi bir noktaya gelir netlerin. ailenin de sabrı bir yerde tükenecek, ileride çok pişman olursun. bu sıralamalarla girdiğin bölümden hayır gelmez.

@coyote eyvallah kardesım bu sene hatam ilk başlarda çok asılıp sonradan sıkılmak oldu

@gmzo tesekkur ederım oyle olacak gibi duruyor bakıyorum hep işletme,iktisat,maliye tarzı seyler

30 net ile ilk 2-3 bine bile girebilirsiniz. 20-25 net ile de ilk 10 binde olabilirsiniz. Tabiki böyle olmak için YGS'de ilk 20 binde olmanız gerekiyor.
40-45 Edebiyat
20-25 Matematik
15-25 Geometri
15-20 Coğrafya neti le ilk 10 binde olabilirsiniz. Pes etmeyin çalışın.

@tahın eyvallah ama dediğin netlerle ilk 10 bin zor sanki odtu ısletme ıstıyorum

en iyiden kötüye yazıcan hocam. zaten yazınca başlamıyorsun sadece tercih yapmış adamlara teklifi sunmuş oluyorsun yani. öylesine bile yazabilirsin acaba gelicek mi diye. o yüzden korkma döşe iyiden kötüye

kötülerden gelirse tekrar gir sınava.

okul olarak kaliteyi düşürmemek istiyorsan, atıyorum odtü psikoloji yazdıysan, bir de odtü sosyoloji yaz mesela. bu şekilde en olmadı yatay geçiş yaparsın notlarını sıkı tutup.

En fazla 1000 kişi oynar. İlk 10 bin 20 binde fazla değişim olmuyor.

içiniz rahat olsun en kötü 20 bindeki yer gelir, en kötü.

Sözlükten @damenn var. Hatta çok takipçili Rotasız Seyyah adlı facebook sayfası var. Ona mesaj atarsanız yardımcı olur.

Fiyat performans çadırı bu. Çok satan, neredeyse çoğu kişide olan çadır. www.hepsiburada.com

Husky çok iyi. Kamp arkadaşımda Bundan var. Bagaj muhabbeti yağmurda çok işe yarıyor.

Husky bizam kullaniyorum, kalite vs olarak seni yari yolda birakmaz. Eger daha ucuz birseyler ariyorsan decathlondan 2saniyelik olmayanlara da bakabilirsin.

decathlon 2 saniye'likler kötü
katlaması o kadar kolay değil, ayrıca katlanmış hali de büyük, taşınmıyor.

3 sifir degil bin.

15.200
1.600

15.2 veya 1.6'ya 3 sıfır eklenirse zaten ordaki nokta - virgül olması gerekiyor bence- kayar ve 15200 ve 1600 olur.

tek basina k, 000 demek olurdu bu mantikta ki baya bi standart sapma olurmus.

1600
15200

Benim çıkarımım k kg gibi 1 kg=1000gr

gr, Kg
m, Km

K harfini yıllarca kullanıp ne anlama geldiğini bilmiyor olamazsınız yahu

K aslında küçük k ile ifade edilir, Latince'de kilodur, bin anlamına gelir. Ayrıca M de (bu büyük, küçük olanı mili) Latince'de megadır, milyon anlamına gelir.

3M $ filan buradan kaynaklı.

dombıra değil de kopuz eğitimi var ismek kurslarında. kopuz, dombıranın 1. dereceden kuzeni ya da aslında atası diyebilirsin. onu öğrenirsen, onu da çalarsın diye düşünüyorum.

Ankara veya İstanbul'da yaşıyorsanız Kazak derneklerine giderek bilgi alabilirsiniz. Belki orada vardır. Kazak arkadaşım çalıyordu hatta belediyelerin Nevruz etkinliklerinde dernek ile sahne alıyorlardı. Dernekte yardımcı olurlar.

Ben bu işi çok iyi yaparım, burada olmalıyım dedim geldim.

özet: asla sevmediğin, ilgin olmayan, merak etmediğin bir bölüm okuma ve kulaktan dolma bilgiyle bir hevesle hareket etme.

Kulaktan dolma bilgilere göre tercih yapmamak önemli. Bir bölüm okul hakkında her yerde saçma saçma çok şey duyarsın hepsi de yarım yamalak subjektif bilgilerdir dolayısıyla onların gazına gelip hareket etmemek gerekir. Bu çok önemli.

Bu aşamaya gelmeden önce en başta kendini iyi tanıman lazım. Merak ettiğin şeyler ne? İlgilerin, kapasiten ne? Basit gibi gözüküyor ama bir bölüm eğer onu sevmeden merak etmeden ya da anlık bir hevesle dolduruşla yazarsan bitmez. zehir olur. başarı oranı düşer. Şimdi "geleceğin mesleği" , "parası çok iyi", "mezunlar 10k" ile başlıyormuş zırvalarını çok duyarsın. Ama önce merak ve motivasyon istek önemli. Sevmediğin biri işi yapmak çok kötü bir şey ve sevmeyerek sırf bu tarz kriterleri göz önüne alarak hareket ettiğinde başarı gelme olasığı da çok düşük. Kendini en iyi sen bilirsin.

Kendinle ilgili az çok bir aşamaya geldiğinde zaten belli başlı bir elemeden geçmiş olacaksın. Şimdi sıra geldi bu durumda tercihlere. Kendi ilginle merakınla elindeki sıramayla tutan yerler arasında değerlendirme yaparak elemeye gitmen lazım. Bölümü karar verdikten sonra, okullar bazında değerlendirme yapma aşaması geliyor. Burada bir sürü etmen var. Şehir içi şehir dışı ekonomik durum vs. ama sanırım bunu değil daha çok bölüm olarak soruyorsun sen.

Dediğim gibi kendini biraz tartıp biraz elemeler yaptıktan sonra önüne çıkan fazla seçenek kalmaması lazım tabii ki bir kaç farklı seçenek kalıcak. Bu noktada da kaliteli bir araştırma yapman lazım. Gidip bölümden insanlarla bizzat konuşman, bölüm hocalarını ziyaret etmen biraz okuman, derslerine bakman gerek. Her bilgiye her duyduğuna inanma çünkü başta dediğim gibi bunlar subjektif olacak. Sen tüm bunları cebinde biriktirip mantıklı bir yol çizmeye çalışıcaksın.

Lisede puanım boşa gitmesin diye fen lisesine gönderilmiştim, Türkiye'de ilk bindeydim, esasınsa ben Sosyal Bilimler Lisesine gitmek istiyordum. Neyse lisede 4 senem kabus gibi geçti, fen lisesi olması ve okulu sevmemem vs. Üniversite tercihlerinde kimseyi karıştırmayacağıma dair kendime söz verdim. Ailem Ankara Hukuk vs tutuyordu, herkes epey ısrar etti Hukuk diye. Kimseyi dinlemedim, kendim araştırdım, hocalarla görüştüm, çğrencilerle görüştüm, okullara gittim günlerce. Önce bölümüme karar verdim, sonra da bölümüm en iyi neredeyse orayı tercih ettim. Hocalarım, ailem tarafında sağlam trip yedim, sor bana pişman mıyım? Elhamdülillah, pişman değilim. Önce bölüm diyorum; okul da değil, bölüm.

Ben ailemin isteğine göre tercih yaptım. Hiç istemediğim bir bölümdü. Şu an çok pişmanım okulu bırakacağım. Şimdiki aklım olsa kesinlikle karşı çıkardım. Puanım boşa gitmesin diye istemediğin bir bölüme gitme ve hangi bölüm olursa olsun Ingilizce eğitim veren okula git.

puan boşa gitmesin mantığı ile puanım tutan en iyi üni nin en iyi bölümüne yerleştim. En iyi okulu seçerken akademisyenlerin başarılarına, mezunların durumuna ve okulun uluslararası alanda tanınırlığına baktım. Bölümü seçerken etki altında kaldım. Endüstri seçmek isterken abimin zoruyla bilgisayar seçtim. Deli gibi pişmanım.

puanım tutuyor diye yazdım hayvan gibi pişmanım

Bogazici insaat veya makina istiyordum, olmadi. Yonetim bilisim sistemlerine girdim, iyi ki insaati makinaui kazanamamisim diyorum

ben ortaokulda karar vermiştim. rehber öğretmenimi çok severdim onun biraz etkisi oldu. insanlarla konuşmayı, farklı insanları dinlemeyi, fikir edinmeyi filan seviyordum. baya da meraklıyım. bunun tek yolunun rehber öğretmeni olduğunu düşündüğüm için onu olmak istemiştim. sonra baktım ki öğretmen olmak bana göre değil, psikolojiyi araştırdım biraz. onu okumaya karar verdim. puan iyi gelince ailem baya ısrar etti hukuk diye. psikoloji böyle popüler değildi o zaman. çok ısrar ettiler diye yazdım önce ama sonra düşündüm yapamam dedim.sonra pişman olursun filan dediler. başkasının kararından pişman olacağıma kendi kararımdan olurum diye düşünüp yazmadım hukuk filan. iyi ki yazmamışım. yazsaydım marmara hukuğa yerleşiyordum. hukuk okuduğumu düşünemiyorum bile. sadece psikoloji yazdım. iyi ki bizimkileri dinlememişim. hiç bir zaman da pişman olmadım.

hukuk istiyordum, istanbul ve ankara dışında her yer tutuyordu ama önemsemedim açıkçası. bu puanla girebileceğim yer öğretmenlikler dedim ve neredeyse tercih listemin %80'i öğretmenlikti ki öğretmen olmayı acınacak bir durum olarak görüyordum. İlk iki tercihime özellikle istediğim şehirleri koydum ve ikincisi geldi. Pişman olduğum zamanlar da oldu ama genel olarak çok şey öğrendim ve çok mutlu oldum bu meslekte. Okurken de bari akademik kısmına geçeyim bu işin dedim, bir şekilde oldu. İstediğim işi yapıyorum, evet.
Zamanla ilgi ve düşünceler değişebiliyor. Çok birilerine danışmadım, genel teknik konularda bilgi aldım hocalarımdan. O an yapabileceğim en iyi tercih buydu ki çok güzel bir şehirde okuyup çok güzel insanlarla tanıştım ve zamanımın her anını dolu dolu geçirdim.
Ha bu arada benden hukukçu falan da olmazmış. Belki hakimlik ama ülke bu haldeyken yapılacak iş değilmiş.

Derslerinin disinda merak edip biseyler arastirir miyim dedigin bi bolumu sec.

8 yaşına kadar astronot sonrasında da avukat olmak istemiştim. avukatlık dizileri izleyip o avukatlardan biri olduğumu düşünürdüm filan. Üniversite zamanı geldiğinde de bu istediğimi gerçekleştirdim hem de turkiye'nin en iyi üniversitelerinin birinde başladım hukuk fakültesine. Derslerimi, bölümümü hep sevdim ama bu ülkede yapılacak meslek değilmiş maalesef. Başka bir ülkede olsam hem mutlu hem de iyi bir avukat olabilirdim.

Şu anda mezun oldum; başka bir meslek mi yapsam yoksa devam mı etsem kararsizligini yaşıyorum mesela.


Demem o ki iyice ölçüp tartin. İlerde nasıl bir hayat yaşamak istediğinizı düşünüp öyle karar verin. Meslek insanın hayatını direkt etkiliyor. Sevmediğiniz bir işi yaparken mutlu olamazsıniz. Bir de ailenizin söylediklerini de tamamen reddetmeyin. Bazen büyükler bir şey bildikleri için uyarıyor ve kimse bizim kotulugumuzu istemiyor. (Ben bu hatayı yaptım)

Ben hep veterinerlik istiyordum fakat ziyadesiyle boktan bir çocukluk geçirdiğim için (sağlık sebepleri) okulda devamsızlıklarım çok fazla oluyordu o yüzden veteriner olamadım. Evde çok fazla zaman geçirdiğim için de genelde kitap bilgisayar falan takıldım ve neticede görsel iletişim tasarımı okudum. Interdisipliner bi bölüm de olduğu için alanında her boktan anlayan ama bi boku da tam bilmeyen bi adam oldum, bu esnada veterinerlik hayalim olduğu için 2. üniversite olayıyla veteriner sağlık ve laborantlık da okudum. Eğer 4 senelik parayı kenara atabilirsem dikey geçişle lisansını da okumak istiyorum :D En azından hayalimi kovalıyorum, şuan yaptığım işler de beni gayet mutlu ediyor, evimi ailemi geçindiriyorum en azından.

daha kötüsüne gitmemek ve açıkta kalmamak için. :(

Liseye baslarken onumde iki secenek vardi. Ya ogretmen lisesine gidip ogretmen olacaktim ya da super liseye gidip genetik okuyacaktim. Kayitlarin bitmesine 1 saat kala ogretmen lisesi yedeklerinin olmayacagi anlasildi. Gonlum de zaten genetikten yanaydi. Muhtemelen ogretmen lisesi olsaydi da sonradan kararim degisir, genetik okurdum.

Ailem eskrem karsi cikis yapmadi hic ama genetik okumami da istemediler. Simdi "iyi ki karsi cikmamisiz" diyorlar. Ogretmen Lisesi'ne gitseydim, muhtemelen daha buyuk bir direnc gosterirlerdi. Hala verilmis sadakam varmis diyorum.

Sozun ozu, icinden gecen her neyse onu yap. Yukarida biri demis "baskasinin kararlariyla pisman olacagima, kendi kararimla olurum" diye. Kararini kendin verince pisman olsan bile direnme gucu oluyor bence. En zor zamanlarda bile "bunu secerken sonucunu biliyordum" diyor insan.

Kendime sordugum sorulari bilemiyorum su an. Bence hayal kur. Kendini nasil hayal ettiginde mutlu oluyorsun, onu dusun. Ek olarak, onceliklerini belirleyebilirsin. Ornegin, gelecekte cok paran mi olsun istersin? Insanliga deger katmak mi istersin? Merak ettigin bir olguyu mu arastirmak istersin? Insanlara yardim etmek mi istersin? Buralardan dogru cikisi bulursun diye dusunuyorum.

ailem zorla hemşirelik okuttu. mezun oldum 5 sene hemşirelik yaptım, 2 senesi sorumlu hemşirelikle geçti, öylesine değildi yani, ciddiye aldım işimi.

şimdi ne yapıyorum? 3 ay önce tamamen istifa ettim ve yetenek sınavlarına hazırlanıyorum. haftaya da sınavım var, geçersem 4 sene güzel sanatlar okuyacağım.

ciddiye alarak yapıyor olsam da benim istediğim ve beni mutlu eden şey hemşirelik değildi ne yazık ki.

benim küçüklüğümden beri istediğim şey çizim yapmaktı, şu yaşıma gelmişim hayalim değişmemiş. genelde insanların küçükken kafayı taktıkları mesleğe dair hayalleri değişmiyor. küçükken ne istediğini hatırlıyor musun? ve şu an kendini o mesleği yaparken hayal edip, gülümseyebiliyor musun?

mecburiyet, zaten okulu bıraktım

herkes mühendis oluyordu ben de oldum.

benim kafamda mimarlık vardı, bizimkilerde eczacılığa takmışlardı kafayı ama ondan nefret ediyordum sonra babam genetik güzel olabilir falan demeye başladı ben de küçükten beri merak ediyordum yalan yok ama bu bölümü yazmamda asıl neden sınavdan 1 ay önce babamı kaybetmekti, o da bunu istiyordu diye gaza gelip yazdım genetiği ve iyi bok yedim. siz siz olun böyle ölümcül hatalar yapmayın.
çok seviyorum alanımı o ayrı ama bok yediğimi düşünmek için de çok sebebim var.

ben puanıma göre arada nereden baksan 20k fark olan daha düşük bir bölümü tercih ettim. ama memnunum.

başka bölüm okusam ya okulum uzardı ya da sıkıntıdan kafayı yerdim. iyi ki sinema okumuşum.

valla babamın gönlü olsun nasılsa ondan önceki tercihim tutuyor dedim.
tutmadı.

İyi ki tutmamış çok mutluyum.

Ne olacagimi bilmiyordum. Bana mezuniyet sonrasi yuksek sayida secenek sunan bolumu sectim. 2 yil sonra fikirlerim olgunlasti ve calismak istedigim alana yoneldim. Ben isletme okudum.

Oldum olası meraklı olduğum bir alandı, yeteneğim de vardı, ortaokuldayken karar vermiştim zaten bu bölümü okuyacağıma. Puanlar açıklandıktan sonra babam başka bir bölüm yazdıracaktı hatta yanlarında kalayım diye. Son gün gizlice tercihleri değiştirip yine istediğim yeri yazdım. Ceremesini çok çekiyorum açıkçası, iş bulma manasında. Başka başka yeteneklerimi birleştirince gerçi, tadından yenmiyor, gerisini de umursamıyorum zaten.

Geçen sene ben de aynı ikilemdeydim. Mezuna kalmayı seçtim o ayrı. Ama şimdi dönüp baktığımda vereceğim karar şöyle olurdu;
Odtü sosyolojinin artıları:
Bölümün akademik anlamda hakkını verecek hocalar
Odtü kampüsü (bölümdışı gelişime sunduğu imkan)
Bölümün %100 ingilizce olması
Düşük bir ihtimal olsa da (yani bu ihtimale bel bağlamanızı istemem) psikolojiye geçiş veya psikoloji çapı
Dokuz Eylül Psikoloji yeni bir bölümken (daha tam oturduğunu düşünmüyorum) Odtü Sosyoloji'nin köklü olması
Dokuz Eylül Psikolojinin artıları:
İstediğiniz bölüm olması gerçi burada şu da önemli psikolojiyi klinik psikoloji yüksek lisansı yapıp o alanda uzmanlaşmak için istiyorsanız bu geçerli yoksa diğer alanlar için odtü sosyoloji okurken yandal yapmanız bile ya da yüksek lisans yapmanız bile sizi hemen hemen aynı noktaya getirir

Sonuç olarak;
İzmir ya da Ankara dışındaysanız ve maddi durumunuz iyiyse. Dokuz eylül Psikoloji'den çıkınca yurtdışı yüksek lisansıyla destekleyebilirim ya da çok çalışır daha köklü psikoloji bölümüne sahip bir okulda yüksek lisans yapabilirim (kontenjanlar çok kısıtlı, misal Odtü'ye girmek çok zor deniyor) diyorsanız Dokuz Eylül Psikoloji derdim.
İzmir ya da Ankara dışındaysanız maddi durumunuz orta veya daha kötüyse, iş bulma kaygısı vb. varsa Odtü Sosyoloji
İzmir'deyseniz Dokuz Eylül Psikoloji
Ankara'daysanız Odtü Sosyoloji

Umarım yardımcı olabilmişimdir.

Ben de tercih yaparken seninle aynı şeyleri düşünmüştüm. puanım boğaziçi psikoloji hariç bütün psikoloji ve sosyoloji bölümlerine yetiyordu. boğaziçi sosyolojiye gitsem mi diye çok düşündüm ama gitmedim çünkü iş imkanları iyi değil. türkiye'de iş yok yani. yurtdışında master yapıp akademisyen olurum çok çalışırım diyorsan gidebilirsin. ya da ailenin durumu iyi ise psikoloji kliniği açabileceksen, başaracaksan git.

Psikolog olmak istiyorsan bilemem ama asıl istediğin araştırmak ve öğrenmekse bence odtü sosyoloji. Deu'nün düzgün düzenli bir kampüsü bile yok, üniversitenin sosyal ve bilimsel imkanları bence odtü'de tartışmasız daha iyi. Odtü de eski Odtü müdür bilmicem ama her türlü iyidir. Sonra üstüne toplum psikolojisi filan bi şeyler araştırırsın ne güzel.

İkisin de de acsin, vazgec, hukuk oku..

İl imkanı dersen kesinlikle psikoloji. Maalesef ki odtü bile olsa sosyolojiyi kurtulacak bir alan değil ülkemizde. İş imkanları sıkıntılı. Sırf okul iyi diye kendine bunu yapmamalısın. Psikoloji iş imkanları olarak daha geniş.